2 Mayıs 2011 Pazartesi

Zamanın Laneti

Sanırım artık daha kolay bazı şeylerin tamiri... Onlar kırar, sen acı çekersin, zaman tamir eder. Olayın normal sırası budur... Bu mudur gerçekten?

Benim için işler artık böyle değil. Onlar kırıyor ben kendi başıma tamir ediyorum. Daha güçlüyüm, evet güçlüyüm ama duygusal değilim demek değil bu. Yine ağlarım, yine acır canım evet yine acıtabilirsiniz beni isteğiniz buysa şayet. Ama tamir etmeyi öğrendim böylelikle zamanın işini kolaylaştırıyorum, zaman beni artık daha çok seviyor. Zaman tembellik etmeyi seven şişkonun teki. Zamanı bıçaklarsan öldüremezsin o tıka basa yediği yemeğine zehir katmalısın. Zamana çelme takıp yavaşlattım az önce, artık topallayarak geliyor peşimden.

Zaman beni seviyor demiştim ya birkaç satır öncesinde kaldı o, zaman sakat, zaman ölümsüz bir hasta, sonsuza dek bizim acılarımızı dindirerek acı çekmeye mahkum, zaman lanetli...

Siz zamanın hikayesini bilir misiniz? Onun nasıl lanetlendiğini anlatayım size...

Zaman çirkin bir kız çocuğuyken ve ölümüne yalnızken ölümlü bedeninde, kendini mutlu eden tek şeyin başkalarının acıları olduğunu fark etmesi zor olmadı. Önceleri kimsesiz çocukların kalplerini kırardı, sonra sadist eğilimlerine yenik düştü. Bir gün Yhora balığının gizemli gücünden habersiz ona iğneler sapladı acı çekerek ölsün diye ama ölümsüz Yhora'yı sonsuza kadar acıya mahkum etti ta ki okyanuslardaki tüm Yhora balıkları o bir tek acının çığlığını duyup o çirkin kız çocuğu, Zaman'ı, lanetleyerek ölümsüzlüğe mahkum edene kadar... O artık dünyadaki tüm acıların tek dermanı ve sonsuzluğa kadar milyonlarca acının tek sahibiydi...

Hiç yorum yok: