18 Ocak 2012 Çarşamba

gözlerimden akan yaş değil katran olmalıydı
içimdeki karanlıktan kurtulmanın tek yolu bu...

4 Ocak 2012 Çarşamba

Zehir

Sen çoğu zaman bir şey anlamazdın söylediklerimden ama ben hep içten içe anladığını, sevindiğini, üzüldüğünü, benim adıma umutlandığını düşünmek isterdim. Fırtına durulduğunda, yağmur dindiğinde, güneş battığında ve tüm ağaçlar kuruduğunda, yalnız, kendiyle baş başa kaldığında insan, önce başıboş dolaşıp durur etrafta. Hiçbir şey bulamayacağını anladığında, düşünmeye de başlamıştır aslında. Yine söylediklerimi anladığını varsayıyorum.

Yalnızlık, düşünmeyle mi ortaya çıkmıştır , yoksa yalnız kalan mı çokça düşünmüştür, henüz yanıtlayamadığım soru bu. Aslında insan düşlediği oranda yalnızdır ve düşlediği kadar da kalabalıklaşmıştır. İçinde onlarca insanı beslemeye çalışırken, kimi zaman kendi açlığını gözardı etmiş, bu ihmalleriyle çirkinleşmiş, sessizleşmiş ve kapalı bir kutu haline gelmiştir. Sadece görünenle konuşmaya çalışanlar, ya uzun bir sessizlikte boğulmuş ya da eskiden kalma ufak bir çocukla muhatap olmuşlardır. Elbetteki bu çocuk da beslediği insanlardan biridir içinde, sadece henüz güvensizliği bilmediğinden onunla iletişim kurmak kolaydır.

Yaşadıkları kimsenin suçu değildir.

...

Bunca kelimenin arasında dolaşan zehirden ustaca kaçarken, her gün fark etmeden seni zehirleyenlerle, kendinden bir parça daha uzaklaşarak ve yok oluşuna bir adım daha yaklaşarak şeffaflaşacaksın. Onlara benzeyecek, onlar gibi davranacaksın, ki onlar da zamanında birilerine benzemişti. Hüzünden ve yalnızlıktan korkan sen, çok geç olmadan, bunlar hiç yokmuşçasına davranmak yerine, karşılarında daha güçlü durmayı öğrenmelisin.